İkili Yaşam: Algoritmalar Varlığımızı Tanımladığında

Bugünün distopik dünyasında, toplum başarıya duyulan bitmek bilmeyen bir açlıkla tüketiliyor. İnsan deneyiminin zenginliğini yok eden, tutkuyu, ustalığı ve kendini keşfetmeyi arka plana atan durdurulamaz bir ateşle yanıyoruz.

Artık tatmin arayışında değiliz; onun yerine, teknoloji devleri olan Jeff Bezos, Elon Musk, Sam Altman ve Mark Zuckerberg gibi figürlerin sözlerine tutunuyoruz. 

Bu milyarderler, teknolojiyi inanılmaz zenginliklere dönüştürerek geleceğin yönünü belirliyor. Ancak biz onları neredeyse mitolojik kahramanlar gibi yüceltirken, Noam Chomsky, Maya Angelou, James Baldwin, Arundhati Roy, Tim Berners-Lee ve Jennifer Doudna gibi entelektüeller, şairler ve değişim yaratanlar, tarihin tozlu sayfalarına terk ediliyor. Oysa ki onların derinlemesine katkıları, yüzeysel dijital trendlerin peşinden giden bir dünyada unutuluyor.

Ama endişelenmeyin, çünkü yapay zeka (YZ) bizi kurtaracak! 

! Yapay zeka, bu vizyonerlerin tüm birikimlerini ve bilgilerini sıkıştırıp, onları yedi saniyelik parçalar halinde sunarak, bir sonraki milyar dolarlık anti-sosyal sosyal medya uygulamasında tüketmemize olanak sağlayacak. Bu kesilmiş, pürüzsüz içerikler, zihinlerimize fast food gibi sunulacak.

İkilik Dünyasında Nüansların Ölümü

Bu dijital ortamda nüanslara yer yok. Ya siyah ya beyazsınız, ya zenginsiniz ya fakir, ya kazanıyorsunuz ya da kaybediyorsunuz. Bu ikili düşünme tarzı, yaşamımızın her yönünü ele geçiriyor ve hayatın karmaşıklıklarını basitleştiriyor.

Öğrenme amacıyla değil, sadece yüksek maaşlı iş bulmak için okuyoruz. Keşfetmek yerine, zenginliğe giden en kısa yolu arıyoruz. Yatırım yaparken bir şeye inanarak değil, sadece başkası bizden önce pay alamasın diye acele ediyoruz. Ordular inşa ediyoruz, yaşamı savunmak için değil, başkalarının hayatlarını yok etmek için; çünkü dünyayı yaşanabilir kılmanın tek yolu bizim yolumuz, onlarınki değil.

Başarı Gösterisi: Hayallerin Yok Olduğu Yer

Neden hayal kurmamız gereksin ki, başkalarının hayallerini gerçekleştirdiğini izlemek için saatler harcayabiliyorken? Gerçeklik mi? Gerçeklik artık sıkıcı ve çok çaba gerektiriyor. Instagram’da mükemmel görünen anları yaşamak, bizi gerçekte kim olduğumuzdan uzaklaştırıyor. Hepimiz beğeni ve yorumlara dayalı bir hayat yaşıyoruz; sanki dijital dünya, bizi sonsuz bir boşluğa çekiyor, insanlığımızın ışığını içine hapsediyor.

Başarı, yalnızca bu boş yaşam biçimini anlamlandırmanın bir yolu haline geliyor. Sürekli daha fazlasını elde etmek için daha fazlasını yapıyoruz ve gerçek bir hayat kurmak yerine bir kariyer inşa etmek için yıllar harcıyoruz. Keşfetmenin sevinci, gerçek bağların zenginliği ve basit zevkler, başarı tanrısına kurban ediliyor.

Kapitalizmin Dijital Devriminin İnsani Bedeli

Başarı peşinde koşmanın büyük bir bedeli var. İnsanlık, cihazlarımızı çalıştıran kobaltı çıkarmak için zor şartlarda çalışan Kongo’daki insanlar gibi. Biz internette daha hızlı dolaşırken, onlar hayatta kalmak için mücadele ediyor. Teknoloji şirketleri, mobil oyunlar ve dijital hizmetler sunmak için milyarlar harcarken, dünyanın bir başka köşesinde insanlar açlık ve sefaletle yüzleşiyor.

Her gün, kapitalist sistemimiz pikseli insandan üstün tutuyor. Kazanmayı yaşamanın önüne koyuyor. Hayatlarımız, algoritmaların yönettiği bir dijital uçurumun içine itiliyor ve değerimiz beğeniler, paylaşımlar ve dolarlarla ölçülüyor.

Geleceğe Bakış: Nereye Gidiyoruz?

Ufukta bir kahraman görünmediğinde ve bizi bu dijital girdaptan kurtaracak bir kurtarıcı olmadığında, geriye yalnızca anın gerçeğiyle yüzleşmek kalır. Ne daha basit, unutulmuş bir geçmişe dönebiliriz ne de belirsiz bir geleceğe körlemesine atlayabiliriz. Sahip olduğumuz tek şey, paylaşılan şimdiki zamanın gerçekliği ve ileriye doğru attığımız adımlarda yaptığımız seçimlerdir.

Ancak riskler hiç bu kadar büyük olmamıştı. Bugün aldığımız kararlar, yarının dünyasını şekillendirecek. İnsanlığımız, değerlerimiz ve gezegenimiz—hepsi dengede asılı duruyor.

Sonuç: İnsan Ruhunu Yeniden Canlandırmak

Dünya kritik bir dönüm noktasına ulaştı. Pikseller ve algoritmaların hâkim olduğu bir gelecek ile insan deneyiminin zenginliğini yeniden sahiplenen bir dünya arasında gidip geliyoruz. Artık yaşamdan çok kazanmaya, bağlantıdan çok başarıya ve insandan çok piksellere değer veren sistemleri sorgulamanın zamanı geldi.

Dijital onay mekanizmalarının belirlediği bir dünyada pasif tüketiciler olarak kalmaya devam mı edeceğiz, yoksa insanlığımızı yeniden sahiplenip, sosyal medya gönderilerine sığmayan ve beğeni butonlarıyla ölçülemeyen karmaşık, derin ve tatmin edici yaşam deneyimlerine mi yöneleceğiz? Gelecek belirsiz olabilir, ancak bir şey kesin: İnsanlığımızın bedeli, göz ardı edilemeyecek kadar büyük.

tr_TRTurkish